Beklediğimiz gün geldi. Instagram’da paylaştığım
ankette yüksek çoğunluk “Tarihi film eleştirisi” seçeneği ağırlıklı olarak
seçildi ardından gelen “Savaş tarihi” seçeneği ise diğer bir büyük çoğunluğu
oluşturuyor. The King filmi ile hem filmi anlatmayı hem de film içinde geçen
Agincourt savaşını anlatmayı amaçlayarak Savaş tarihini seçenlerin de gönlünü
almaya çalışacağım.
Önceden uyarımı yapayım, buraya atacağım 5 müziklik kendi oluşturduğum "British Medieval Cult" listesi dinleyerek okursanız keyif alacağınıza inanıyorum.
https://www.youtube.com/playlist?list=PLRZB4xH7Bu5n_thcbD7Z_sakxtcQr6nNJ
İyi okumalar.
Kral, bir kral nasıl
olmalı? Halkının kendi hedefleri doğrultusunda peşinde mi sürüklemeli? Yoksa
hedeflerinden feragat edip halkına refah mı sunmalı? Kral, zafer mi kazandı?
Yoksa en büyük yenilgilerden birini mi tattı? Bugün İngiltere kralı V.
Henry’nin hükmettiği dönemi konu alan Netflix yapımı “The King” filmini konu
alacağım. Size keyifli bir okuma diliyorum.
Felaket krallığına Kral olmak
Hikayemiz
zalim bir kral olan İngiltere tahtındaki hak iddiasıyla tahtı gasbetmiş IV.
Henry’nin İskoç isyancılarla savaşın ardından konseyi toplamasıyla başlıyor.
Ancak konsey gergin ve İngiltere o yıllarda birçok iç savaşın içinde mücadele
ederken kral hala aynı zalim davranışlarına devam ediyor. Bu da ülkede yeni
isyancıların doğmasına yol açıyor. O sırada filmimizin konusu olan V. Henry
“Hal” nerede diye sorar olursak eski bir İngiliz şövalyesi olan Sir John
Falstaff ile halkın içinde eğlenceye ve düzensiz hayat batağına düşmüş,
Kendisini bir İngiliz prensi olarak görmüyor, taht varisi olmayı reddediyor,
babasına nefret besliyor. Saraydakiler de ondan hallice zaten onu bir varis
olarak görmüyor. Babasına olan nefretinin birçok sebebi var. Bunları
sıralarsak; kendi tarafındaki kontun fidyesini ödememek, adamlarının ve kendi
oğullarının dahi gözünde bir önemi olmaması. Böyle zalim bir krala nasıl isyan
edilmesin değil mi? IV. Henry hem oğullarını hem de vassallarını bir bir
kaybediyordu. Bir oğlu isyan bastırırken ölmüş, diğerini davranışları nedeniyle
samimiyetsizliği yakalayarak kaybetmiş, kötü olayların art arda gelmesi
dolayısıyla IV. Henry’i tahta geçirmiş vassallar ise sırasıyla isyan etmekte.
İnsanlar istikrarsızlığın pençesinde, İngiliz Tacı Lancaster hanesi için ateşten
bir çember haline gelmiş. IV. Henry ülkeyi bu durumda bıraktıktan sonra
hastalanmış ve ölmüştür. IV. Henry’nin geriye kalan tek varisi “Hal” (V. Henry)
tahta geçmek için güç bela ikna edilmiştir. İşte bizim Kral’ın hikayesi böyle
başlıyor.
Krallık hırsları ve savaşa
giden yol
Sean Harris’in oynadığı William Gascoigne
karakteri Hal’ı ikna etmek üzere yanına gidiyor ve halkın adil bir krala
ihtiyacı olduğunu bunu onsuz yapamayacağını söyleyerek lafügüzaf ile gaza
getiriyor diyebiliriz. Ve yıllarca ailesinden, İngiliz tahtından kaçmaya çalışan
Hal kaderine teslim oluyor. Hal, V. Henry olarak tahta çıktığında bölge krallarının
ve lordlarının tahta çıkan Kral’a hediye göndermeleriyle devam ediyor. Bu hediyeler
arasında mekanik kuş gibi ilginç hediyeler mevcutken bir hediye var ki dikkat
çekiyor. Bir top. Bu hediye Kral’a hakaret anlamına geliyor. Fransız veliahtı
tarafından gönderilmiş olan bu hediye Fransız verasetinde hakkı olan V. Henry’i
küçük düşürmeyi amaçlıyor. Bunu gören vassallar bu hakarete karşın savaş
açılmasını istiyorlar. Bir savaş bu kadar kolay mı başlar ey dostlar? Tabii ki
de hayır. Kral bu isteği reddediyor. Aradan zaman geçerken bir olay daha vuku
buluyor. İngiliz kralına suikast düzenleyecekken bir Fransız suikastçi
yakalanıyor. Fransızlar gözünü karartmış gözüküyordu. Bunun üzerine kral bir Fransız
seferi başlatmaya karar verdi.
Filmin kemik yapısı ve
tarih ile ilişkisi
Tarihsel gerçeklere
gelirsek V. Henry ile IV. Henry arasında abartılacak bir nefret yoktu sadece
hoşnutsuzluk vardı. Bu biraz Nil Karaibrahimgil’in “demeyelim de” olayına
benzedi. Şöyle ki; IV. Henry döneminde kendisi hastalık sebebiyle bir
süreliğine tahtı saltanat vekili olan oğlu Hal’a (V. Henry) devretti. Hal bu
süreçte ülkesine reformlar yaptı ancak babası iyileşip geri döndüğünde bu
reformların ve kararların hepsini geri aldı. Bu sebeple V. Henry ve IV. Henry
arasında bir hoşnutsuzluğa sebep oldu. Devam edersek bu film Shakespeare’in “V.
Henry” oyununun beyaz perdeye aktarılmış hali diyebiliriz. Kimi zaman
Shakespeare’e kimi zaman da tarihsel gerçeklere bağlı kalınmış. Filmde gösterilen
Sir John Falstaff’ın bile karma bir karakter olduğu anlaşılıyor. Gerçekten
Agincourt şövalyelerinden Falstaff adlı bir karakter var ama V. Henry’nin
arkadaşı değil. Gerçekte Sir John Oldcastle ile arkadaş olduğu biliniyor. Yani
ortaya çıkan Sir John Falstaff karakteri bu ikisinin karışımı olarak filme
aktarılmış. Her ne olursa olsun bu film kendisini ortaya tarihi film olarak
ortaya atmadığı için bu denklemlere takılmasına gerek yok. Biz V. Henry’nin dönüm
noktalarından Fransa seferi ile devam edelim
Fransa seferi
Kral, önce bir top ile aşağılanarak ardından
suikastçilerle öldürülmeye kalkışılıp kışkırtılan kral. Kral sonunda
kışkırtıldığı topraklara, Fransa’ya ayak basmıştı. Kralımız V. Henry büyük
umutlarla tam teçhizatlı 6000’i İngiliz “Longbowman” okçu birlikleri, 1000’i kılıçlı
piyade olmak üzere toplamda 7000 kişi ile sefere çıktı. İlk durak olarak Fransa’da
ünlü Le Havre limanı yakınında Harfleur’u ele geçirerek Fransa’ya
saldırılarında bir üs olarak kullanacaktı. Bu arada Harfleur’u kuşatırken seferi
finanse eden başpiskoposun krala neden kaleyi kuşatıyorsunuz etrafından dolansanıza
demesi var bir de. Gözüme Türkiye’deki yapılan inşaatları ve iş bilmez, maliyete
bakan müteahhitleri getirdi. Neyse biz devam edelim. Bir kral olarak V. Henry
genç yaşına rağmen seferin nasıl sorumluluklar getirdiğinin farkındaydı. En
başta seferin manevi kısmı, emrindeki askerlerin kralın amaçlarının kendi
amaçlarıyla uyuşup uyuşmadığı. Ardından seferin mali kısmı, orduyu teçhiz
etmek, ordunun gıdasını temin etmek. Ordunun bulunduğu konuma lojistik ve merkez
ile bağlantının kopmamasını sağlamak. Ve en önemlisi şu ki; bir kral ordusunun
başında sefere çıkmalıdır. Kral bir şeye inanmıyorsa, inancının arkasında
elinden gelebildiğince durmuyorsa halk neden kralı takip etsin ki? Sefere
çıktık, kaleyi ele geçirdik ama Avrupa’nın dengesini değiştirecek savaşı bir
sonraki devam yazımda Agincourt Muharebesini tarihi yönleriyle ele alacağım.
Şu dörtlüklerle yazımın
bu kısmına veda ediyorum;
Kral, tüm
sorumluluklarının farkında,
Sorumluluklarını yüklendi
ve çıktı yola.
Agincourt adlı köyü
meşhur etmek için
Girdi Fransa’nın yollarına.
The king filmini izlememiştim. İzlemek için gün sayıyorum sağolun.
YanıtlaSilRica ederim efendim. Yazının ikinci bölümü daha heyecanlı olacak takipte kalın lütfen :)
Sil