26 Aralık 2020 Cumartesi

Türk gençliği neden gençliğini yaşayamıyor?

Merhabalar, bugün benim de içinde bulunduğum Türk gençliğinin gençliğinde geçen zamanının vasat, boşa ve hedefsiz ilerlemesi suretiyle gençliğimizin pasifleştirilmesi yönünde düşüncelerimi belirteceğim. Genel olarak Türk insanının yaşadığı sıkıntılar elbette var ancak bunu iliğine kadar hisseden Türk gençleri için problem nasıl başladı? Bu problemin sebebi ne? Bu problem bizi nereye götürüyor?

Günümüzde sözde eğitim adı verilen, insanları tek düze kendi dizinin dibine getirmeye çalışan bir düzenle karşı karşıyayız. Üniversiteler belirli bölümlere ayrılmış, her bir insan bir referansı olmayan daha önce bu sistemin ürettiği tek düze insanlar tarafından yazılan sorularla ve yine bu tek düze insanlar tarafından üniversitelere alınmış ve eğitimine devam edilmekte.

Türk gençleri için problem nasıl başladı?

Siyasetin eğitime girmesi

Türk gençlerinin problemi; siyasetin derslere girmesiyle, bu “siyasiler” denilen niteliksizler grubunun Türk eğitimine her yıl kafalarına esercesine yön vermesiyle, tarih’in tek bir gerçeği varken kendi fikirlerine göre bizim geçmişimizi değiştirmeleriyle başladı. Kendi çıkarları için genç akılları okullarda yıllarca eğitim almasına rağmen işe yarayacak çok az şey katarak ortaya hedefsiz, pasifleştirilmiş gençler ortaya çıkarıldı. Sadece karnının doymasını dert eden, ilişkiden ilişkiye atlayan sadakat, onur kavramlarından yoksun büyük bir kesim ortaya çıktı.

Durumdan sorumlu kesim

Ülkenin bir kesimi vardır ki; Yaşlılar. Zamanı gelince olacağımız şey bu kesimde olmak tabi. Ancak şu anki tüm çarklıların içinde bulunan ve bize bu ortamı sunan güruh da bu kesim. Bize bir şeyler yapmadığımız için onlardan farklı çözüm yolları aradığımız için de bize en çok kızanlardır. Kendilerinin sunduğu ortamı biz hazırlamışız gibi davranırlar. Gençlerin umudunu en çok kesen şeylerden birisi de budur. En yakınlarından destek görememek. Kendi deneyimlerini tavsiye olarak anlatmak yerine dikta şeklinde kabul ettirmeye çalışıyorlar.

Ekonomik durum ve Siyasiler

Yukarıdaki aşamaların dolayısıyla oluşmuş sonuçtur. Siyasilerin kendi çıkarlarını birincil olarak gözetmesiyle bir devletin yıkılışını izliyor olabilirsiniz. Bu da şundan kaynaklanıyor ki vasıfsız ama parasal zenginliğe sahip insanların para hırsı. Meclisteki “halkın vekilleri(!)” halkın ortalamasından 6 kat maaş alıyor. Bunun yanında kendilerine Yasama Dokunulmazlığı alıyorlar. Benim milletvekilinden farkım ne ki o yasal dokunulmazlığa sahip, ben değilim? İkimiz de T.C vatandaşıyız. İkimiz de insanız. İşte yollar burada ayrılıyor bizim için. Onlar bizden kendilerini ayırmış işi düştüklerinde(seçimler) burada olduğumuzu hatırlıyorlar. Onun dışında kendi nefislerini doyurmakla meşguller. Yıl 2020 ve mecliste girdiğinden bu yana hiç önerge vermemiş 31 tane milletvekili mevcut! Tek yaptıkları şey el indirip kaldırmak olmuş. Bunlar mı bizim vekilimiz? Halkının derdinden muaf olduğunu sanan bu kişiler kendilerini düşünmeyi bırakmadığı sürece halk, dolayısıyla gençlik gün yüzü göremeyecek. Gençliği etkileyen kısmı ise şu; Gençlerin sosyalleşmesi artık ekonomiye bağımlı hale gelmiştir. Şimdilerde yaşlılar tarafından bahsedilen parasız gezme olayı tamamen safsatadan ibaret bence. Doğal ortam varken evet bu yapılabilirdi. Ama şimdilerde büyük göçler almış büyükşehirlerin doğal ortamı kalmamış. Gençlerin yapay ortamlara, yapay hizmetlere mecbur kaldığını düşünüyorum. Dolayısıyla bu siyasilerimiz tarafından sağlanan çifte standart ekonomik şartlarla gençlerimiz kendisini sosyalleştiremiyor. Sosyalleşmekten çekiniyor, kendisini daha ucuz maliyetlerle eğlendirmeyi planlıyor. Bu da genellikle sosyal medya platformuna erişebileceği telefonlar oluyor ve bir nesil kendisini toplumdan böyle izole ediyor. Sosyal olmayan gençlik toplum olmaktan çok uzak oluyor. Gençlik bunu değiştirmek istemiyor mu? istiyor. Engel olan ne? Yukarıda saydıklarımın hepsi buna engel olur. Vasat meclis ve halkın adamı olmayan siyasiler, kendi başarısızlıklarını bize mal etmeye çalışan yaşlılar. Ülkenin gençlerini umutsuzluğa sürüklüyor. Dolayısıyla gençliklerini yaşayamayan Türk gençliği kalıyor ele. Bir nesil bir umuttu, onlar umudu yok etti.

Ama şu da akıllarda kalmalıdır ki;

“Ey Türk gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”



2 yorum: