31 Aralık 2020 Perşembe

Noel evrensel midir?

Hepimizin yeni yılı kutlu olsun. Çok nefret edilen yıldan kaçışımız bugün itibariyle başlıyor. Bu olanların gerçekten 2020 ile alakalı olup olmadığını göreceğiz. 2021’in bize huzur, sosyallik, saygı ile beraber sevgi getirmesi dileğiyle.

Bugün konu olarak Noel üzerine yazma isteği doğdu içime. Noel’in geçmişi nereye dayanıyor? Bu bayram evrensel mi? Evrensel ise neden evrensel? Bugün bu sorulara beraber cevap arayacağız. Umarım size bu cevapları verebilirim. İyi okumalar dilerim.

Noel nedir?

Noel, her yıl 25 Aralık tarihinde Hz. İsa’nın doğumunun kutlandığı Doğuş Bayramı, Kutsal Doğuş veya Milat Yortusu olarak da bilinen bir kutlama. Yirminci yüzyılın başlarından itibaren Hristiyan olmayanlar tarafından da kutlanan hediye alışverişi etrafında yoğunlaşan bir bayram olmuştur.

İsa’nın doğumunu betimleyen bir tablo.

Bu Noel kutlamalarının da bir yere dayandığı iddia ediliyor. İddialara göre antik çağlardan beri kutlana gelen Pagan kış festivalleri ile Roma’da yayılmış, Roma İmparatorluğunda 25 Aralık, Güneş tanrısının doğum günü olarak kabul ediliyordu. Evet, Noel Pagan inancına dayanıyor olabilir. Yani burada da bu kutlamaların bir dinin nezdinden çok evrenselleşmiş bir bayram görüyor olabiliriz. Paganlıktan günümüze gelen bir kutlama olabilir. Şöyle bir iddia da mevcut; Hristiyanlık ortaya çıktıktan yaklaşık 300 yıl sonra Roma İmparatoru I. Konstantin tarafından 313 yılında Roma İmparatorluğunda legalleştirdi. I. Konstantin’in diğer pagan gelenekleri gibi (kutsal pazar günü, isis modeli Meryem Ana vb.) güneş gününü de toplumda barışı korumak ve karma bir din oluşturmak adına Hristiyanlığa adapte ettirdiği ve İsa’nın doğum günü olarak kabul ettirdiği iddia edilir. İddialar iddialar… çok teori var bu konu hakkında. Aklıma gelmişken bu konu ile uzaktan ilgili 2006 yapımı “Da Vinci’s Code” filmi komplo teorileriyle filmin içine çekiyor izlemenizi tavsiye ederim. Bu film hakkında da bir incelemem olacak. Biz konumuza dönelim. 

Noel ağacı açısından ele alırsak bu geleneğin de Pagan inançları temelli kaynaklandığını söyleyebilirim. Noel ağacı, Çam ağacı süslenerek yapılır. Yaprak dökmeyen ağaçları ve çelenkleri ölümsüz yaşamın simgesi olarak kullanmak, eski Mısır, Çin ve Yahudi medeniyetlerinin ortak bir geleniği idi. Aynı zamanda Avrupalı paganlar arasında da yaygın olan ağaca tapınma, Hristiyanlığı benimsemelerinden sonra tapınma saygı duymaya indirgenmiş.

Gelgelelim burada şu sonucu çıkarmak gerek. Benim düşüncem Noel kutlamaları geçmişi ve temeli sebebiyle birçok medeniyetin geçmişindeki mevcudiyetiyle Noel bayramı evrensellik kazanmıştır. Bir medeniyete, bir dine aidiyetinden çok, insanlığın bir bayramıdır temelinde.

Hepinize şimdiden geleceğe mutlu yıllar dilerim!


26 Aralık 2020 Cumartesi

Türk gençliği neden gençliğini yaşayamıyor?

Merhabalar, bugün benim de içinde bulunduğum Türk gençliğinin gençliğinde geçen zamanının vasat, boşa ve hedefsiz ilerlemesi suretiyle gençliğimizin pasifleştirilmesi yönünde düşüncelerimi belirteceğim. Genel olarak Türk insanının yaşadığı sıkıntılar elbette var ancak bunu iliğine kadar hisseden Türk gençleri için problem nasıl başladı? Bu problemin sebebi ne? Bu problem bizi nereye götürüyor?

Günümüzde sözde eğitim adı verilen, insanları tek düze kendi dizinin dibine getirmeye çalışan bir düzenle karşı karşıyayız. Üniversiteler belirli bölümlere ayrılmış, her bir insan bir referansı olmayan daha önce bu sistemin ürettiği tek düze insanlar tarafından yazılan sorularla ve yine bu tek düze insanlar tarafından üniversitelere alınmış ve eğitimine devam edilmekte.

Türk gençleri için problem nasıl başladı?

Siyasetin eğitime girmesi

Türk gençlerinin problemi; siyasetin derslere girmesiyle, bu “siyasiler” denilen niteliksizler grubunun Türk eğitimine her yıl kafalarına esercesine yön vermesiyle, tarih’in tek bir gerçeği varken kendi fikirlerine göre bizim geçmişimizi değiştirmeleriyle başladı. Kendi çıkarları için genç akılları okullarda yıllarca eğitim almasına rağmen işe yarayacak çok az şey katarak ortaya hedefsiz, pasifleştirilmiş gençler ortaya çıkarıldı. Sadece karnının doymasını dert eden, ilişkiden ilişkiye atlayan sadakat, onur kavramlarından yoksun büyük bir kesim ortaya çıktı.

Durumdan sorumlu kesim

Ülkenin bir kesimi vardır ki; Yaşlılar. Zamanı gelince olacağımız şey bu kesimde olmak tabi. Ancak şu anki tüm çarklıların içinde bulunan ve bize bu ortamı sunan güruh da bu kesim. Bize bir şeyler yapmadığımız için onlardan farklı çözüm yolları aradığımız için de bize en çok kızanlardır. Kendilerinin sunduğu ortamı biz hazırlamışız gibi davranırlar. Gençlerin umudunu en çok kesen şeylerden birisi de budur. En yakınlarından destek görememek. Kendi deneyimlerini tavsiye olarak anlatmak yerine dikta şeklinde kabul ettirmeye çalışıyorlar.

Ekonomik durum ve Siyasiler

Yukarıdaki aşamaların dolayısıyla oluşmuş sonuçtur. Siyasilerin kendi çıkarlarını birincil olarak gözetmesiyle bir devletin yıkılışını izliyor olabilirsiniz. Bu da şundan kaynaklanıyor ki vasıfsız ama parasal zenginliğe sahip insanların para hırsı. Meclisteki “halkın vekilleri(!)” halkın ortalamasından 6 kat maaş alıyor. Bunun yanında kendilerine Yasama Dokunulmazlığı alıyorlar. Benim milletvekilinden farkım ne ki o yasal dokunulmazlığa sahip, ben değilim? İkimiz de T.C vatandaşıyız. İkimiz de insanız. İşte yollar burada ayrılıyor bizim için. Onlar bizden kendilerini ayırmış işi düştüklerinde(seçimler) burada olduğumuzu hatırlıyorlar. Onun dışında kendi nefislerini doyurmakla meşguller. Yıl 2020 ve mecliste girdiğinden bu yana hiç önerge vermemiş 31 tane milletvekili mevcut! Tek yaptıkları şey el indirip kaldırmak olmuş. Bunlar mı bizim vekilimiz? Halkının derdinden muaf olduğunu sanan bu kişiler kendilerini düşünmeyi bırakmadığı sürece halk, dolayısıyla gençlik gün yüzü göremeyecek. Gençliği etkileyen kısmı ise şu; Gençlerin sosyalleşmesi artık ekonomiye bağımlı hale gelmiştir. Şimdilerde yaşlılar tarafından bahsedilen parasız gezme olayı tamamen safsatadan ibaret bence. Doğal ortam varken evet bu yapılabilirdi. Ama şimdilerde büyük göçler almış büyükşehirlerin doğal ortamı kalmamış. Gençlerin yapay ortamlara, yapay hizmetlere mecbur kaldığını düşünüyorum. Dolayısıyla bu siyasilerimiz tarafından sağlanan çifte standart ekonomik şartlarla gençlerimiz kendisini sosyalleştiremiyor. Sosyalleşmekten çekiniyor, kendisini daha ucuz maliyetlerle eğlendirmeyi planlıyor. Bu da genellikle sosyal medya platformuna erişebileceği telefonlar oluyor ve bir nesil kendisini toplumdan böyle izole ediyor. Sosyal olmayan gençlik toplum olmaktan çok uzak oluyor. Gençlik bunu değiştirmek istemiyor mu? istiyor. Engel olan ne? Yukarıda saydıklarımın hepsi buna engel olur. Vasat meclis ve halkın adamı olmayan siyasiler, kendi başarısızlıklarını bize mal etmeye çalışan yaşlılar. Ülkenin gençlerini umutsuzluğa sürüklüyor. Dolayısıyla gençliklerini yaşayamayan Türk gençliği kalıyor ele. Bir nesil bir umuttu, onlar umudu yok etti.

Ama şu da akıllarda kalmalıdır ki;

“Ey Türk gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”



24 Aralık 2020 Perşembe

Curie Sıcaklığı Nedir?

 Merhabalar, sayın okurlar. Curie sıcaklığı denince akıllara ilk Marie Curie geliyor olabilir ancak biz bugün eşi Pierre Curie’nin soyadını verdiği Curie sıcaklığı’ndan bahsedeceğiz. Pierre Curie fazla tanınmasa da yaptığı çalışmalar neticesinde  “Curie sıcaklığı” kavramını öğrenmemizi sağlamıştır. O zaman başlayalım neymiş bu Curie sıcaklığı?

Curie sıcaklığına çıkarılmış bir demir alaşımı numune

  • Manyetiklik özelliği gösteren, mıknatıs tarafından çekilebilen maddeler “Ferromanyetik malzemeler” olarak adlandırılır. 
  • Demir, Nikel, Kobalt elementleri benzeri kristal yapılara sahip malzemeler örnek gösterilebilir. Mıknatıs tarafından çekilmeyen malzemelere ise “Paramanyetik malzemeler” denir. 
Örnek verirsek, ferromanyetik malzeme olan saf demir, 770 °C’nin üstündeki bir sıcaklığa ısıtılırsa paramanyetik özellik gösterir. Ferromanyetik özelliğini yitirir ve mıknatıs tarafından çekilmez. Sıcaklığını 770 °C 'nin altına düşürürse ferromanyetik özelliğine geri döner ve mıknatıs tarafından tekrar çekilebilir hale gelir. Bu sıcaklık kritik sıcaklık olarak adlandırılır ve bütün ferromanyetik malzemelerin kendine has bir kritik sıcaklık değeri bulunur. 

Biz şu ana kadar bu sıcaklığın yükselmesi ve düşmesi halinde nelere sebebiyet verebileceğini anlattık. Peki neden sıcaklık değişiminde bu manyetiklik özelliğin değişmesi sonucunu alırız?

Bu konuya ferromanyetikliğin neden oluştuğunu açıklayarak girersek bizim için daha yapıcı olur. Ferromanyetik bir malzemenin içine baktığımızda içinde milyonlarca domain vardır. Her bir domain milyonlarca dipol moment içerir ve bu dipoller arasında kuantum mekaniksel etkileşmeler söz konusudur. Bu nedenle domain içindeki dipoller net bir mıknatıslanma oluşturacak şekilde aynı yönde yönelirler. Bu sebepten kaynaklı Ferromanyetikler manyetiktir. Paramanyetiklikte ise dipol yönlenmesi ayrı yönlere bakacak şekildedir. Bu yüzden paramanyetikler manyetik değildir.


Sol taraftaki şekilde yönlenmemiş dipoller Paramanyetiklik özelliğini gösteriyor, sağ taraftaki dipoller ise Ferromanyetiklik özelliğini gösteriyor.

Sıcaklık malzeme için her zaman ciddi bir faktör, bir değişkendir. Bir katı sıcaklığının arttırılmasıyla atomların termal titreşimlerinin de büyüklüğü artmaktadır. Atomik manyetik momentler serbestçe döndürülebilir hale gelir. Bu nedenle artan sıcaklık ile atomların artan termal hareketi, hizalanabilen herhangi bir momentin yönünü rastgele belirleme eğilimindedir.

Burada bu kadar anlattıktan sonra manyetiklik kaybını şöyle özetleyebiliriz;

Sıcaklık arttıkça malzemenin manyetik yönlenme düzeni bozulur dolayısıyla ferromanyetiklikten çıkar, paramanyetik olur. Sıcaklık düştükçe malzemenin manyetik yönlenme düzeni tekrardan düzene girer. Dolayısıyla malzeme paramanyetiklikten çıkar, ferromanyetikliğe geçiş yapar.

Curie sıcaklığını bize aydınlatarak insanlığa sunduğu için Pierre Curie’ye teşekkürü borç bilirim. Siz okurlarıma da iyi ve uzun sağlıklı günler dilerim.



22 Aralık 2020 Salı

Maslow Piramidi

Hoşgeldiniz , bugünkü teori incelememizde Maslow Piramidi Teorisini inceleyeceğiz. Genel olarak bahsedersek Maslow Piramidi teorisi insanların ihtiyaçlarını hiyerarşi haline getirmiştir. Teori ABD'li psikolog Abraham Maslow tarafından 1943 yılında ortaya atılmıştır. 

Maslow teorisi, insanların belirli kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşılamalarıyla, kendi içlerinde bir hiyerarşi oluşturan "daha üst ihtiyaçlar" mertebesindeki ihtiyaçları tatmin etme arayışına girdikleri. Yani insanların piramidin altındaki sorun olarak gördüğü bir ihtiyacı tatmin ettikten sonra bir üst mertebedeki ihtiyacı tatmin etmeye yönelir. Maslow'un kişilik kategorileri kendi aralarında bir dizilim oluştururlar ve her ihtiyaç kategorisine bir kişilik gelişme düzeyi karşılık gelir. Birey, bir kategorideki ihtiyaçları tam olarak gideremeden bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine, dolayısıyla kişilik geliştirme düzeyine geçemez.

Maslow gereksinimlerinin 5 aşaması vardır. Maslow'a göre her bir aşama başarıldığında piramidin bir üstündeki aşamayı gerçekleştirmeye çaba sarf edilir. Ta ki İnsan kendisini gerçekleştirene kadar durmayacaktır. Bu aşamalar şu şekildedir;

1. Fizyolojik gereksinimler

    Nefes alma, besin, yemek, su, cinsellik, uyku, sağlıklı metabolizma, boşaltım

2. Güvenlik gereksinimi

    Beden, iş, kaynak, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet güvenliği

3. Ait olma, Sevgi ve sevilmek

    Arkadaşlık, aile, cinsel mahremiyet

4. Saygınlık gereksinimi

    Özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı duymak, başkaları tarafından saygı duyulmak

5. Kendini gerçekleştirme gereksinimi

    Erdemli, yaratıcı, içten, problem çözücü, önyargısız ve hakikatleri kabul eder olmak.

Belirli bir kategorideki gereksinimler tam olarak karşılanmadan kişi bir üst düzeydeki kategorinin gereksinimlerini algılamaz, böyle gereksinimleri yoktur. Örnek olarak günlük olarak karnını doyurabilen fakat güvenlik içinde bulunmayan, kendini sürekli olarak olası bir tehdit altında algılayan bir insanın, dünya görüşünü geliştirmek için kitap okumak gibi bir gereksinimi yoktur.

Belirli bir gereksinim kategorisindeki gereksinimlerin karşılanması durumunda kişi, bir üst kategorideki gereksinimleri karşılamaya yönelecektir. Bu durum kişilik gelişme düzeyini de bir üst düzeye sürükleyecektir.

Aynı zamanda psikologların yapması gereken şeyin yalnızca bireyin “kendini gerçekleştirme” aşamasına gelmesinin önündeki engelleri ortadan kaldırmasına yardım etmektir.


Burada anlatılanları okuduktan sonra sizin de kendinizin hangi aşamada, toplumumuzun hangi aşamada olduğunu düşündüğünüzü hissedebiliyorum. Dünya toplumu kendini gerçekleştirememiş insanlar ile dolup taşmış durumda. Dünya hükümdarları kendi halkını sindirip sadece güvenlik gereksinimine sıkıştırmayı amaç edinmiş durumda. Peki neden bunu yapıyorlar? İnsanların kendisini gerçekleştirmesi kötü bir şey mi? Bir şeylere mi uyanırlar? Evet, uyanık halk dünya hükümetleri için her zaman bir tehdit! Bu sayede kendisini gerçekleştiremeyen insanlar onlar için bir tehdit olmaktan çıkacak. Güvenlik gereksinimi aşamasına sıkıştırılmış insanlar hangi işe gireceğini, karnının aç mı tok mu olduğunu düşünmekten hiçbir zaman kendilerini gerçekleştiremeyecekler. Onların planı bu şekilde ancak Kimya derslerinden öğrendiğimiz “Entropi” terimine zaman ve gerçekleşme açısından “Kendini gerçekleştirme” aşamasını benzetiyorum. Çünkü Entropi'de evrenin sürekli düzensizliğe gittiği gerçeği vardır. Bu düzensizliği yavaşlatabilirsin ancak engelleyemezsin. “Kendini gerçekleştirme” aşaması da böyle. Yavaşlatılabilir ama engellenemez.

Kendinize iyi bakın, sağlıcakla kalın.

18 Aralık 2020 Cuma

Siz ile Ben, Biz


Hoşgeldiniz dostlar, daha tanışmasak da tanışacağız sizler ile. Ben Mehmet, buraya iç dökmekten daha fazlası için geldim. Çağımızda yaşamaktan yorulan bir ben ve beni dinleme zahmetinde bulunan, belki de çağımızdaki sorunlardan da bunalan siz. 

Burada ben size sorunun çözümünü bulamam ancak birbirimize sorunlarımızı anlatıp biz olabilmeyi sağlayabilirim. Derdiniz benim derdim, benim derdim sizin derdiniz olsun. Bu samimiyeti yakalayabilirsek küçük bir kıvılcımı yakabilir önümüzü aydınlatabiliriz. Öyle bir dönemdeyiz ki savaşlar artık biri ve karşısındaki bir düşman ile değil. Herkesin düşmanı kendi içinde olacak şekilde herkes kendisiyle savaşmaya mecbur edilmiş bir dönem. Öyle bir dönem ki toplumların soyutlandığı, insanların sosyal bilinçlerini kaybederek empati eksikliği ile birbirinden kopması. Bunun sonucunda çevremizde insanların tek tip insanlara evrilmeye başlaması. 

Dostlar lütfen beni mazur görün benimkisi yakarış değil. Sizler ile biz olabilme meselesi bu. Umarım bu yazdığım süreçte birbirimizi anlayabiliriz. Kendinize iyi bakın.